
Filozof Schopenhauer’in aşka bakış açısını incelemeden önce kadınlar hakkında ne düşündüğüne bakmakta fayda var. Ona göre, kadınlar doğaları gereği çocukların bakıcıları gibi davranmaya yatkındırlar. Bunun nedeni kadınların çocuksu ve dar görüşlü olmalarıdır. Onlar, gerçek insan olan yetişkin erkek ile çocuk arasında kalmışlardır. Genç kızların emek sarf ettikleri tek şey sevdiklerini etkilemektir. Kadınlar kendilerine yakın olanı berrak şekilde algılasalar da dar görüşlülüklerinden ötürü geçmişte ve gelecekte olanlar onları pek etkilemez. Bundan dolayı da aşırılıklara daha meyillidirler ve adalet, dürüstlük, vicdan gibi konularda erkeklerden geridelerdir. Bu konumları onları yalana ve kurnazlığa bağımlı hale getirir.
Kadınlar insan soyunun sürdürülmesi için var olmuştur. Tek işleri vardır: Erkeklerin teveccühünü kazanmak. Sanat için gerekli olan estetik bakışa sahip değillerdir. Hiçbir sanat dalında samimi bir duyarlılığa sahip olamazlar. Çünkü onlar sanat dallarını, erkeklere erişebilmek ve onların gözlerinde kendilerini çekici kılmak için öğrenirler.
Filozofun aşka bakışına geçelim. Ona göre aşk bütünüyle cinsiyet güdüsünden kaynaklanır ve hayattaki diğer bütün hedeflerden daha önemlidir, uğruna harcanan eforu hak eder. Aşk maceralarının gerçek amacı söz konusu kişiler farkında olmasa da belli bir vardığın dünyaya getirilmesidir. Sevgililer birleşmek ve yeni bir varlığı dünyaya getirmek için yanıp tutuşurlar. Her ikisinden alınmış nitelikler toplanmış olarak doğacak çocuklarında vücut bulur.
Bir erkeği güzel bir kadını seçmeye iten neden zevkini artırmak gibi gözükse de aslında türde en iyi olanı hedefleme içgüdüsüdür. Bu amacına erişmek için birçok kere aklına rağmen servetine ve şöhretine mal olacak işler yapar, hatta zina yahut tecavüz gibi suçlar işlemeyi göze alır. İnsanlarda beynin hayvanlara görece üstünlüğü, içgüdülerin kolaylıkla yanlış yola sapabileceğini açıklar. Sözgelimi, bir erkeği eş seçiminde yönlendiren güzellik duygusu yozlaşıp eşcinselliğe yatkın hale gelince yozlaşmış demektir.
Her türlü cinsel sevginin temelinin üreme içgüdüsü olduğunu şöyle çözümlüyor Schopenhauer: Bir erkeğin aşkı tatmine eriştikten sonra belirgin biçimde azalır, neredeyse her kadın ona sahip olduğundan daha çekici gelir. Halbuki kadının aşkı karşılık gördüğü andan itibaren artar. Bunun nedeni tabiatın türün korunmasını ve olabildiğince büyük bir çoğalmayı hedeflemesidir. Erkek kısa zamanda çok çocuk yapabilir, ancak kadın en fazla yılda bir çocuk doğurabilir. Doğa, kadını içgüdüsel olarak doğacak çocuğu kollayacak erkeğin bakımını yapmaya zorlar. Zinanın kadınlar için daha büyük bir suç olması da bu bağlamda açıklanabilir.
Filozof, erkeğin eş seçerken sırayla 5 kriteri incelediğini belirtmiş. İlki…. yaştır, genel olarak adet görmenin başlamasından bitmesine kadarki dönemde olan kadınlar tercih edilir. Açık ki erkekleri burada yönlendiren amaç üremenin mümküniyetidir. İkincisi sağlıktır. Kronik bir hastalığın soya çekim yoluyla çocuklara geçmesini önlemek içindir. Üçüncüsü kemiklerin yapısıdır. En çirkin yüz bile eğer iyi gelişmiş bir beden yapısına sahipse tercih edilesidir. Dördüncüsü belli bir miktar tombulluktur. Bu özellik ceninin iyi besleneceğinin işaretidir. Tam gelişmiş bir göğüs ise aynı şekilde bebeğin iyi besleneceğini gösterir. Bu, akılla değil içgüdüyle bilinir. Sonuncusu ise güzel bir yüzdür.
Diğer taraftan kadınları etkileyen nitelikleri kesin bir biçimde belirlemek zordur. Genel olarak 30–35 yaş arası tercih edilir, bu dönemde erkek üreme gücünün zirvesindedir. Güzelliğe –özellikle yüz güzelliğine- pek önem vermezler, onları asıl cezbeden erkeğin gücü ve cesaretidir. Diğer fiziksel özellikler belirli ölçüde kadının genleri sayesinde kurtulabilir, ama güç, cesaret, omuz yapısı gibi erkeklere özgü hususlarda yapabilecekleri bir şey yoktur. Dolayısıyla bu bakımlardan kusurlu erkekleri asla sevmezler. Dürüstlük, kibarlık gibi erdemler de kısmen seçimlerde etkilidir. Bu özellikler babadan alınır. Nitekim zihni-fikri niteliklerin kadınlar üzerinde içgüdüsel bir gücü yoktur. Nedeni gayet basittir, çünkü zeka babadan alınan bir özellik değildir. Evlilikte aranan şey zihni-fikri bakımdan hoşça vakit geçirmek değil, çocukların dünyaya getirilmesidir. Eğer bir kadın bir erkeğin aklına vurulduğunu söylüyorsa bu yalnızca gülünç ve boş bir iddiadır.
Türün mutluluğu kişilerin ruhlarıyla sürekli savaş halindedir. Türün ruhu her fırsatta kişisel mutluluğu yok etmek için hazır bekler. Aşk evlilikleri kişilerin değil türün çıkarına yapılır, kişiler aksini zannetse de. Gerçek amaçları yeni bir varlığın dünyaya getirilmesidir yalnızca.
Schopenhauer, cinsiyet dürtüsü tatmin için yapılan itinalı seçimlerin iki gerçeği doğruladığını düşünür. İlki, insanın gerçek özünün veya doğasının yok edilemezliği, diğeri ise insanın gerçek doğasının bireyden ziyade türde saklı olduğudur.
Yazar: Alperen Doğan