Hayvanlardan Tanrılara Sapiens

Bounsoc
2 min readJan 11, 2021

--

Tarih öncesinde etraflarına bir ateşböceğinden, bir kelebekten ya da bir gorilden fazla etki edemeyen Homo Sapiens nasıl oluyor da bugün. 21. Yüzyılın şafağında doğanın seleksiyon yasalarını hiçe sayarak bu yasalar üzerinde belirleyici olabildi? Bu hikaye basit bir maymunsunun bir tanrıya dönüşme isteğini anlatıyor. Bitki köklerini yiyerek hayatta kalmaya çalışan Güney Maymunu(Australopithecus) adı verilen basit bir canlıdan başlayıp bugün genetik mühendisliğinin getirmiş olduğu yeni türler üzerine çalışma, fare sırtında kulak yetiştirme ya da mamut DNA’larından topladığımız parçalarla inek rahminde mamut yetiştirme projelerinden bahsetme seviyesine gelmemiz evrim yasalarını alt üst etmiştir. Kendi türümüz bile bunları kabullenebilmekte zorluklar yaşamıştır. Muhafazakarlar insanın Tanrı’dan rol çaldığına, ateistler ise bilim insanlarının doğanın yasalarına burunlarını soktuklarına inanıyorlar. Peki, bu seviyeye nasıl geldik? Asıl incelenmesi gereken soru budur. Yazarın bu soruya verdiği cevap basittir: Yok ederek. Homo Sapiens tarihin görebildiği en yıkıcı ve en kaotik türdür. Öyle ki aynı türden olmasak da aynı cins çatısını paylaştığımız birçok homo türünü yok ettiğimizle ilgili öne sürülen teoriler hiç de az destek bulmuyor. Örneğin en meşhur hikayelerden biri, Neandertallerin niçin yok olduğuyla ilgili öne sürülen iki teoriden biri H. Sapiens’in üstün sosyal ve örgütlenebilme yeteneklerini kullanarak bu yeteneklerden kısmen yoksun olan Neandertalleri bizden güçlü olmalarına rağmen yok etmemizdir. Benzer şekilde Denisovalıları da yok ettiğimizle ilgili teoriler vardır. Bununla ilgili elimizdeki ipuçlarından biri yakın geçmişimizdir. Kendi türünü bile ufak farklılıklarından, dinlerinden, dillerinden, coğrafyalarından ötürü hiç acımadan katleden H. Sapiens’in kendi türünden olmayanlara karşı ne kadar gaddar olabileceğini tahmin edebiliyoruz. Bununla ilgili kitapta anlatılan bir katliamı örnek verebiliriz: 1572’de Fransız Katolikleri Fransız Protestanlarına saldırdı St. Bartholomew Günü Katliamı olarak tarihe geçen bu saldırıda yirmi dört saatten az bir sürede yaklaşık 10 bin Protestan katledildi. Bu denli yok edici olmamız belki de yok olmaktan korkmamızdan kaynaklanıyordur. Savanda hayatta kalmak zordu. Her an bir avcı tarafından boğazlanabilirdik. Bir şekilde hayatta kalmayı başarıp beynimizi kullanarak silahlar, araçlar üretmeyi başardıktan sonra bu yok olma korkumuz bitmedi. Çünkü evrim salyangoz hızıyla ilerler. Biz de bu içgüdüyle daha çok öldürerek daha güvende olduğumuza olan inancımızı arttırmış olabiliriz. Sırf bu özelliğimizden dolayı belki de Homo Kaos olarak adlandırılmalıydık. Sapiens, Latince’de ‘’zeki’’ anlamına gelir. Bizim için daha zeki olmak hiçbir dönemde daha mutlu olmak anlamına gelmedi. Tam tersine üzerimizdeki baskıyı arttırmamıza, mesai saatlerimizi arttırmamıza ve sınırsız arzularla dolmamıza sebep oldu. Bu arzular hiçbir zaman tamamen tatmin edilmedi ve biz hep var oluş sancıları çektik.

Yazar: Revan Muhammed Cabaka

Sign up to discover human stories that deepen your understanding of the world.

Free

Distraction-free reading. No ads.

Organize your knowledge with lists and highlights.

Tell your story. Find your audience.

Membership

Read member-only stories

Support writers you read most

Earn money for your writing

Listen to audio narrations

Read offline with the Medium app

--

--

Bounsoc
Bounsoc

Written by Bounsoc

Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden bir grup öğrencinin kurduğu bağımsız sosyoloji bülteni.

No responses yet

Write a response