Sosyolojinin Babası: Auguste Comte

Bounsoc
4 min readJan 23, 2021

--

Sosyoloji ve pozitivizmi tek bir isimde birleştirdiğimizde karşımıza sadece Auguste Comte çıkar. Peki, kimdir Auguste Comte?

Comte, 1798’de Montpellier’de doğdu. Ailesi kralcı ve koyu katolikti. O dönemde Fransa’da yayılan cumhuriyetçiliğe ve kuşkucu görüşlere karşıttılar. Comte bu ortamda tarafını seçip Katolik Kilisesi’ne ve kralcı yönetime karşı çıktı. Daha sonra Paris’e gidip ders verdi fakat ruh sağlığı yüzünden bırakmak zorunda kaldı. 1827 yılı başlarında Sen Nehri’ne atlayarak intihara kalkıştı ama başarılı olamadı. Bu girişim onun geçirdiği ruhsal sorunların göstergesiydi. Sağlığına tam olarak 1827 yazında kavuşabildi. 1829’da ders ve konferans dizisine tekrar başladı. Bu konferanslar daha sora 6 cilt olarak ‘’Olgusal Felsefe Dersleri’’ başlığı ile yayımlandı.

1844–45’te öğrencilerinden birinin kız kardeşi ile başlayan ve platonik düzeyde kalan ilişkisi, Comte’a kısa süreli bir mutluluk getirdi. Kız veremden ölünce Comte yine bunalıma girdi ama uzun sürmedi, çalışmalarına devam etti. Sekiz yılını alan ‘’Olgusal Siyasal Sistem’’ adlı yapıtı sosyolojinin tanımını da içeriyordu.

Comte, ‘’Sosyoloji neden diğer bilim dalları gibi bir dal olmasın?’’ diyerek sosyolojinin temelini attı. O, sosyolojiye matematiksel kafa yapısının vermiş olduğu yargıyla ‘’toplumsal fizik’’ demişti. Sosyolojinin de deneysel olarak incelenebileceğini ve “toplumun tabii bir bilimi” olması gerektiğini düşünüyordu. Ona göre sosyoloji, pozitif bir bilimdi.

“Geleceği kestirmek, iktidar sahibi olmak demektir.” sözüyle gelecekte etkili olmak için geleceği iyi tahmin etmek gerektiğini bunun için de toplumun geçmişini iyice irdeleyip gelecekte neler olabileceğini belirleyerek hareket etmesi gerektiğini vurguluyordu. Bu da sosyolojiyle mümkündü. Comte, doğal olgular içinde en karmaşık ve çözümlenmesi en güç olanlarının sosyolojik bir nitelik taşıdığını söylemiş; böylece toplumsal öğenin, biyolojik ve psikolojik gerçeğin üzerinde oluştuğunu kabul etmişti. Ona göre; toplumsal gerçek psikolojik düzeye indirgenemez, psikolojik türden bir yaklaşımla incelenemezdi. Comte, toplumsal gerçeğin daha iyi anlaşılabilmesi için birtakım yasalar oluşturmuştu.

Pozitif bir din kurarak bunun “insanlık dini” olduğunu söylemişti. Hatta Rus Çarına ve Osmanlı Sadrazamına mektup yazarak onları bu dine davet etmişti. Kendini bir nevi bu dinin peygamberi olarak görüp esasları kendisi belirliyordu.

Comte, sosyolojiyi iki başlık altında incelemişti: sosyal statik ve sosyal dinamik.

Sosyal Statik: Bir toplumun özünde, geleneğinde, varlığında olan durağan şeyleri inceler. Yönetim biçimleri, dil, kültür…

Sosyal Dinamik: İlerleme kuramıdır. İlerlemeyi ve değişkenliği inceler.

Comte da Karl Marx gibi tarihi belirli aşamalara bölerek inceledi. Karl Marx; tarihi ilkel komünizm, kölelik, feodalizm, kapitalizm, komünizm diye ayırırken Comte tarihi üç hal ya da üç durum yasasına göre açıkladı: teolojik/hayali hal, metafizik/soyut hal ve pozitivizm/bilimsel hal.

Teolojik ya da hayali hal: Tanrıbilimsel dönemde insanoğlu bilmediği, anlayamadığı olayları hep aşkın bir kaynakla açıklama yoluna gitmiştir. İnsanlar akıllarından çok imgelerin sesini dinlemiş; akılla temellendirilmiş açıklamalar yapmak yerine imgelere dayalı anlatı olanaklarına başvurmuştur.

Metafizik ya da soyut hal: Metafizik dönemde gerek tanrıların varlığına gerekse de onların özel yetilerine ve güçlerine duyulan inancın çökmesiyle birlikte farklı metafizik araştırma izlenceleriyle insan zihni saltığı kavramaya çalışmıştır. Bu dönemde bir yığın metafizik uslamlama, metafizik kavram ve metafizik sorun olarak ortaya konan sorunlar çözülemediği gibi ulaşılan bilgi anlamında da tek bir adım atılamamıştır.

Pozitivizm ya da bilimsel hal: Zorunlu saltığı amaçlayan metafizik araştırma mantığı yerini olumsalı, göreli olanı anlamaya yönelik olgucu bir bilimsel araştırmaya bırakmıştır. Aklın imgelemin üstesinden geldiğinin varsayıldığı bu son dönemde insanoğlu artık deneye açık olgularla; bu olgular arasındaki ilişkilerle; bu olguların altında yattığı düşünülen yapı, düzen ve yasalarla ilgilenmektedir.

Comte ilk olarak ‘’toplumsal fizik’’ terimini kullanmıştı, ancak rakipleri de bunu kullanıyordu. Comte, kendi görüşlerini onlarınkinden ayırmak için kurmak istediği alanı betimlemek amacıyla ‘’sosyoloji’’ terimini ortaya attı. Böylece toplumsal fizik, sosyoloji oldu.

Ayrıca Comte, sosyolojinin amacını belirleyip neleri inceleyeceğini derli toplu olarak tanımlayan ilk kişiydi. Sosyolojinin iyi anlaşılabilmesi için ilk önce düzene bakılması gerektiğini belirtmiştir. Çünkü düzen insanların birlikte yaşamaları için gerekli olan bir kavramdır.

Düzen nedir ve nasıl oluşur? Düzen; insanların bir araya gelerek kurdukları, belirli bir sistematiği olan bir kavramdır. Birlikteliğin kurulmasını sağlar ve bu birlikteliğin kırılmasını önler. Bir sistematik içinde çalışır; bu yüzden de süregiden, dinamik bir yapıdadır.

Auguste Comte’e göre ‘’Neden insanlar birlikte yaşama gereği duyar, insanları bir arada yaşatmak nasıl olur, bir düzen nasıl oluşur, bu düzen nasıl işler? ‘’ gibi sorular cevaplandığında hem sosyoloji açıklanmış olur; hem de sosyolojinin ilgileneceği alanlar, çerçeveler belirlenmiş olur.

Gelelim pozitivizme. Pozitivist felsefenin kökeni Bacon’a, hatta sofistlere kadar uzanır. Fakat pozitivizm terimini ilk kez Saint Simon kullanmıştı. Pozitivist felsefeyi sistemleştiren ise Simon’un öğrencisi Comte oldu. Pozitivizm sadece olgular üzerinden hareket eder. Bilgi kaynağı olarak olguları görür ve kendini olgular üzerinden geliştirir. Olgulara dahil olmayan her şeyi metafizik olarak algılayıp olgulardan ayırır. Comte’un ‘’Bir şeyin niçinine değil nasılına bakarız’’ sözünden pozitivizmin ne olduğundan çok ne olmadığına dair bir fikir yürütebiliriz. Pozitivizmin sınırlarını belirleyen bu söz önemli olanın sonuç olduğunu vurgular. Comte, pozitifliğin ne olduğunu belirlemek için birtakım kurallar öne sürer:

Öncelikle pozitif bilim olgulara dayanmalıdır, varsayımlara değil. Varsayımlardan kaçınılmaz ama bunların nesnenin yapısı ile ilgili olmaması ve geçici olması gerekir. Bunların yerine olgular konmalıdır. Yani olguculuk üzerine yaptığı çalışmalarıyla sosyoloji alanındaki düşünce sistematiğini birleştiren Comte; sosyolojiyi pozitif bilim yapma çabasından vazgeçmemişti.

İkinci olarak, Comte’a göre gerçekten evrensel yasalar yoktur. Çünkü gözlemin sınırları dışına çıkılmaz.

Üçüncü olarak da pozitif bilim, gözlenebilen olgulardan hareket eder. Bu olguların kesin ve belirli birtakım olgular olması ve aralarındaki bağlantıların saptanmış olması gerekir. Öyleyse her bilim birtakım kesin olgulardan ve bu olgular arasındaki bağlantıları belirlemekten hareket edecektir.

Pozitifliğin diğer iki belirtisi de olguların önceden görülmüş olması ve bunlar üzerindeki etkimizdir. Ama bu iki nitelikten biri ortaya çıkınca öbürü kaybolur. Örneğin gök biliminde önce görme tamdır ama etkimiz sıfırdır.

Bu büyük emeklerinin ardından sosyolojinin ve olguculuğun kurucusu olarak kabul edilen Comte, mayıs 1857’de eski bir arkadaşının cenaze töreninde yakalandığı soğuk algınlığından kurtulamayıp eylülde öldü. Kendi isteği üzerine mezar taşına ‘’ İlke olarak aşk, temel olarak düzen, amaç olarak ilerleme’’ yazıldı.

Sosyolojiyi dünyamıza kazandıran, onu pozitif bilimlere katmak için çırpınan, önemini her zaman vurgulayan ve böylece tarihe adını yazdıran Comte’a sonsuz teşekkürler…

Yazar: Melisa Sarı

--

--

Bounsoc

Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden bir grup öğrencinin kurduğu bağımsız sosyoloji bülteni.